EVRENSEL DOĞRULAR VE MİLLİ MENFAATLERİMİZ

İyiliğe ve güzelliğe çok daha yakın olsa da insan doymak bilmeyen nefsi ve hırsından dolayı menfaat ve çıkarlarının esiri, yeryüzünde yaşanan bütün problemlerin ana kaynağı olmuştur. Dünya üzerinde siyasal anlamda örgütlenmiş insan toplulukları kavimlere, Kabilelere, Devletlere ayrılmış kurmuş olduğu düzen sayesinde kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ederek görünürde insan topluluğunun mutluluğunu hedef almıştır. Devletleri yöneten idarecilerin, ideolojileri, düşünceleri, planları dünyaya bakışları gibi nedenler dünyadaki düzenin sürekli değişmesine, sarsılmasına, gerilimlerin çoğalmasına, kavgalara bazen soğuk bazen sıcak savaşlara neden olmaktadır.
Sahip olduğumuz bu topraklarda da tarihten günümüze gelinceye kadar bir sürü siyasi gerilimler, olaylar ve savaşlar olmuştur. Atalarımızın Malazgirt te Bizans’ın saldırılarına karşı yaptığı savaşta şehitler vererek kazandığı ve bize miras bıraktığı bu topraklar Asya ile Avrupa arası köprü olması, üç tarafının denizlerle çevrili olması, doğal kaynak bakımından zenginlikler içermesi, dört mevsim yaşanabilir olması, tarihsel ve kültürel zenginliklerin çokluğu gibi birçok nedenlerden dolayı hep gözde ve hep hedefte olmuştur. Nitekim çeşitli haçlı seferleriyle dinsel saldırıların bile hedefi olan Tapusu kanla alınarak vatan olmuş bu topraklardan milletimizin söküp atılamayacağı Kurtuluş savaşıyla iyice netlik kazanmış olsa da yeryüzünde hep zulmün kaynağı olmuş çıkarcı kimi insanlar ve çıkarcı çeşitli millet ve devlet toplulukları belki sadece oynanan oyunun şeklini değiştirerek neredeyse dedeleri Diyojen’e rahmet okutacak şekilde türlü kuramlarıyla, türlü çalışmalarla mücadeleye devam etmiş ve halen devam etmektedirler
Geçmişten günümüze ülkemize kasteden kötü emelli çalışmalar maalesef zaman zaman meyvelerini vermiştir. Dışarıdan müdahalelerin yanında aynı zamanda içeriden çeşitli unsurların da ülkemize karşı harekete geçerek faaliyetlerini artırması, Komşumuz olan devletlerin savaşlarla darmadağın olup topraklarındaki hakimiyetlerini kaybetmesi, ülkemiz açısından mücadelenin şiddetinin artmasına neden olmuştur. Ancak gerek millet olarak tarihimizin Orta Asya’ya kadar dayanması ve akrabalık bağlarımızın bulunması, Gerekse Osmanlının 600 yıllık dünya hakimiyetinin sonucu himayesine aldığı çeşitli millet topluluklarının sempatisi, sevgisi ve manevi desteği tarihsel sorumluluğumuzun artmasına neden olmaktadır. Tarihin bize yüklemiş olduğu misyona bağlı kalarak dünyada yaşanan haksızlıkların ve zulümlerin artmasına sessiz kalmadan mazlumlara yapılanlara cılızda olsa tepki göstermemiz ve sahip çıkmamız günümüzde yaşadığımız birçok sorunun ana nedeni gibi görünmektedir. Bu günlerde yaşadığımız ekonomik ve siyasal ağırlıklı sorunlarımızın temelinde de yukarıda saydığımız unsurların etkinliğini ayan beyan görmüş olsak da, bu kadar hazırlıksız yakalanmış olmamız önce yönetenlerden başlayarak toplumun bütün katmanlarının sorumluluğunu göstermektedir. Nedenleri için günlerce aylarca konuşup tartışabileceğimiz sorunlarımızın ayrıntılarını fert fert hepimiz kendimizce iyi biliyor ve hatta kendimizce çareler arıyor, fikirler üretiyoruz. Sorunlarımızın toplumun bütün katmanları tarafından aynı derecede hissedilmesi ve çareler aranması ne kadar çok avantajlı gibi görünse de ortaya çıkmış olan fikir ayrılıklarının katı savunuculuğu ülkemize ve milletimize çok ciddi zararlar vermektedir. Sağcılık-solculukla başlayan çeşitli fikir ayrılıklarının gündemimizden hiç düşmeden Kürt- Türk, Alevi-Sünni, Tarikat-Cemaat gibi ayrışmalarla halen gündemde ve öncelikli olarak devam etmesi ülkemizde çok ciddi yaralar açmış ve zararlar vermiştir.
Her türlü iletişimin kolaylaştığı bugün ülkemizin vizyonu nu oluşturan iktidar ve muhalefetten başlayarak toplumun taraflı kesimlerinin küçük hesapları bir tarafa bırakıp ortak paydada buluşması, el ele vererek kenetlenmesi, evrensel doğrular ve bir olan milli menfaatlerimiz çerçevesinde uzlaşması ve en önemlisi tez zamanda topyekun kardeşlik seferberliği başlatıldığının deklare edilmesi günümüzde birçok problemimizin ortadan kalkmasına ve dayanışmanın en üst düzeye çıkmasına neden olacaktır. Ayrışmanın hiçbir fikre, düşünceye ve menfaat sahibinin işine yaramayacağı gibi geleceğimizin de çok parlak ve aydınlık olmadığını görmek bakan gözler için artık sürpriz değildir.
Geldiğimiz noktada insanların tahammül sınırlarının kısalması, her türlü uyuşturucu kullanımının artması, polisiye olaylarının artması, psikolojik travmaların çoğalması, zengin fakir arasındaki uçurumun büyümesi, kitap okuma oranlarının her geçen gün düşmesi, hepimiz adına tehlikenin uzakta olmadığının çok açık göstergesi. Gelin her alanda empati yaparak muhatabımızı anlamaya çalışalım, hata varsa yapıcı olup görmezden gelerek tamirini yapalım. Her türlü toplum hizmetine destek verelim. Sahip olduğumuz her şeyin kıymetini bilelim. Mevlanaların, Yunusların bu topraklarda yetişip dünyaya ilham verdiğini unutmayalım. Hoşgörünün sahibi olalım. Çocuklarımızı sevelim, çok değerli olduklarını söylemekten kaçınmayalım. En önemlisi kendimize istediğimiz güzellikleri eşimiz dostumuza, komşumuza, arkadaşımıza, sevdiklerimize, sevmediklerimize de isteyelim.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir