Şehrimizle özdeşleşmiş, her gün sırtımızı yasladığımız, bizde farklı bir güven hissi uyandıran Uludağ’ı düşündünüz mü hiç?
Dünya oluşumundan bu yana, ne kadar da heybetli ve vakur duruyor arkamızda..
Hemen eteklerinden salınarak diğer uca kadar uzanan, Avrupa Şehri kokartı almış bir şehre bekçilik yapıyor gibi…
Evet Türkiye’mizin 4. büyük şehri olan Bursa’da yani Uludağın kuzeyinde her şey yolunda, tıkır tıkır işliyor her şey… Türkiye’nin parlayan yıldızı Bursa’da olmaktan gurur duyduk hep, duyacağız…
Ancak aynı dağın bir de arka yüzü var… Güneyi…
Dağın kuzey yüzünde yaşanan hayat, tezattır güneydekine..
Kuzey için eğlence, Güney için ekmek, aş kapısıdır Uludağ…
Kayak yapmak için çıkmaz Uludağ’a… Gezmek eğlenmek için de çıkmaz… Ama bu durumdan asla sızlanmaz, ah etmez bu duruma, kanaatkardır, yine de müteşekkirdir işte…
Çok kimse bilmez diğer yüzü, madalyon hep fıkır fıkır olan yüzünü göstermiştir bu güne kadar, eğlenceyi coşkuyu..
Ya yolunu şaşıran uğrar buraya, ya şark hizmeti yapacak olan, ya da bir maceraperest… Halbuki 1000 yıldır var orası, aynı haliyle hiç bozulmadan geldi günümüze.. Asimile olmadı hiç, yozlaşmadı!
Cennetten bir bahçe vardır orada, birçokları duymamıştır belki de adını… Kocaman bir yayla vardır orada, kimlere kimlere açmıştır kucağını, barındırmıştır, bir bilseniz! Kocayayla’dır adı, gerdanıdır Uludağ’ın, gerdanlığıdır. Ve daha niceleri vardır güneyde, adı duyulmamış cennet bahçeleri… Tertemiz, mis gibi bir havası vardır, şehrin hemen dibinde, ama şehirden çok uzakta… “Bir İmparatorluğun temellerinin atıldığı” havadır o solunası, korunası bir hava…
Hani babası oğluna bağ bağışlamış, oğlu bir salkım üzüm vermemiş hikayesi var ya, aynı ona benzer güneyin hikayesi… Bir İmparatorluk, bir medeniyet, bir çağ vermiş dünyaya bizim Güney.. Ama bir salkım üzüm çok gelmiş nedense… Aslında salkımda gözü yok hiç, bir üzüm bile yeter, artar ona, kanaatkar çünkü, az ile yetinmesini bilir bizim güney!
Şimdi ise biraz bizde nasiplenelim istiyor.. Bizde hak ettiğimizi alalım, hemen öyle çok az, yetecek kadar.
Çok kimse bilmez, dağın, güneyin bir de apaydınlık yüzü var, ÜNİDAĞ diyorlar ismine, Üniversiteli Dağlılar!
Bizim çocuklar uyandı, çok hayırlı işler yapıyorlar ve destek bekliyorlar her kesimden…
Güneye gidenler, bir vesileyle yolu düşenler bilirler, anlarlar bizim çocukları…
Pastadan bir pay istemek gibi bir arsızlıkları yok (!) Sadece pastanın konulduğu tabağı sıyırmak istiyorlar… Aferin Çocuklar, bağrımızı kabartıyorsunuz…
Mukaddes bir davada, güzel bir yoldasınız, Helal olsun size…